1 Ekim 2011 AHL
Şimdi sakince oturmuş ağır ağır bu deftere bir şeyler karalıyorum. Sanki kulağında ağır ağır mor ışıltılı küpeler sallanan, poposunun tepesinde mor elbisesiyle göbeğini salmış mor saçlı kız ben değilmişim gibi. Sanki bir buçuk saat evvel 2. köprüyle boğaza nazır bir düğünden özel araçla alınan nikah şahidi ben değilmişim gibi. Üçümüz daha adeta hala ergenken gelinle damadı ben tanıştırmamışım gibi.
Ve şimdi oturup beklediğim bir başka düğün için bineceğim Antalya uçağı değilmiş gibi. Antalya'da bekleyen gelinle İstanbul'da yaşadıklarımızla bir dünya paylaşalı sekiz yıl olmamış gibi.
Ve az sonra Yenikapı'da çok sevdiğim başka iki arkadaşım iki eksikle tüm arkadaşlarımızı karşılarına alarak dünyaevine girmeyeceklermiş gibi. O iki eksiğin biri uzak diyarlarda biri iki diyar arasında havaya sıkışmamış gibi. O uzak diyarların prensi ki saçma bir parça birleştirme oyunuyla hayatımın aşkı zannettiğim kişinin kuzeni değilmiş gibi.
Yani bugün, şu an artık geriye kalan üç yudum suyla otururken şu masada, bir ben var ki karşınızda, hiç o ben değil gibi...
***
Belki sandığımdan daha yakın... Umarım ki attığım her adımla bana geliyor... Eminim ki o da beni arıyor, bir şekilde...
* Fotoğraf: Sabina Vissers
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder