Şimdi bir helyum balonu gibi zihnim...
Kaybolmak benim için bir yaşam tarzı ama her şeyden önce benim kadar kafası dağınık bir solaksanız, hayatınızın gerçeği.
Hayatın gerçeği olması ne demek?
Şu demek; kaybolmak, sohbette başınızı hafif eğip "Seyahatlerimde sokaklarda kaybolarak keşfederim şehri, en güzel yerler hep öyle bulunur. Ruhumu özgür kılarak keşfederim, Höm höm höm" gibi muhabbetlerden öte bir yer kaplıyor hayatınızda demek.
Yani burada anlatılanı ben de yaşamıyor değilim ama buna bir kaç ek yapalım. Misal her yere yürüyerek gitmeyi severken yolu bir türlü aklınızda tutamamanız gibi. Aynı yollardan geçe geçe bir gün ezberlediğiniz yolu yürürken artık nasıl nerelere dalmışsanız geçtiğiniz 5 km'lik yolun hiçbir noktasını nasıl geçtiğinizi hatırlamamanız gibi. (O arabaların arasından nasıl geçtim lan ben?!)
Veyahut toplantıda, sohbette, herhangi bir görüşmede bir şeyi tam da anlattığınız esnada yahut karşınızdaki en alıcı noktada gezinirken yine de boşluğa doğru çekilip ucunu kaçırmanız gibi. Yani yolun ortasından zihninizin içine kadar bulunduğunuz her halde bir anda kendinizi boşlukta bulmanız gibi.
Bu bazen eğlenceli olabilir, bazense çok tehlikeli. Bazen çok komik, ama iş arkadaşlarınızı dükkanda, kafede, ofiste unutma raddesine erişince... işte orada bambaşka bir hikaye başlıyor.
Ama ben hep böyle buldum yolumu. Ararken kaybolarak. Her kaybolduğumda aradığımı bile bilmediğim her şeyi buldum. Ama şans depomda daha ne kadar benzin var bunun için, daha ne kadar böyle gidebilirim bilmiyorum. Bilsem de faydası yok, kendime hakim olamıyorum.
Hani anahtarınızı her seferinde koca çantanızın için savurur, günün sonunda da bir şekilde bulursunuz ya. Her gün dersiniz ki şunun bir yeri olsun, ama sonra o gün de 'amaaan' dersiniz. İşte böyle böyle kanıksadım kaybolmayı ve ucunu kaçırdım.
Şimdi bir helyum balonu gibi zihnim. Tuttunuz tuttunuz, tutamadınız... Ben tutamadım vallahi.
Veyahut toplantıda, sohbette, herhangi bir görüşmede bir şeyi tam da anlattığınız esnada yahut karşınızdaki en alıcı noktada gezinirken yine de boşluğa doğru çekilip ucunu kaçırmanız gibi. Yani yolun ortasından zihninizin içine kadar bulunduğunuz her halde bir anda kendinizi boşlukta bulmanız gibi.
Kısa devre böyle bir şey mi acaba?
Bu bazen eğlenceli olabilir, bazense çok tehlikeli. Bazen çok komik, ama iş arkadaşlarınızı dükkanda, kafede, ofiste unutma raddesine erişince... işte orada bambaşka bir hikaye başlıyor.
Ama ben hep böyle buldum yolumu. Ararken kaybolarak. Her kaybolduğumda aradığımı bile bilmediğim her şeyi buldum. Ama şans depomda daha ne kadar benzin var bunun için, daha ne kadar böyle gidebilirim bilmiyorum. Bilsem de faydası yok, kendime hakim olamıyorum.
Hani anahtarınızı her seferinde koca çantanızın için savurur, günün sonunda da bir şekilde bulursunuz ya. Her gün dersiniz ki şunun bir yeri olsun, ama sonra o gün de 'amaaan' dersiniz. İşte böyle böyle kanıksadım kaybolmayı ve ucunu kaçırdım.
Şimdi bir helyum balonu gibi zihnim. Tuttunuz tuttunuz, tutamadınız... Ben tutamadım vallahi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder