Oscar Wilde
Kapıdan az önce buyur ettiğimiz sonbaharın şerefine yazalım bu defa. Çağının önde gelen yazar ve düşünürleri arasında sayılan Oscar Wilde’ın bu sözünü bir kenara not edelim ve günün getirdiği hikayeye dönelim. Malum sonbahar beraberinde yalnızca serin hava değil, romantizm, melankoli ve kimi arayışları getiriyor, kimi sorgulamaları. Biz de bu vesileyle en temel kadın-erkek algoritmasına bir göz atalım.
Elimizde dört girdimiz var:
1) Kadınlar erkeklerden daha çetrefilli düşünür.
2) Bu onların daha zeki olduğu inancını yaratır.
3) Erkekler kadınlardan daha sade ve tek odaklı düşünür.
4) Bu onların yeterince kuvvetli bir zihne sahip olmadığı inancını yaratır.
Bu dört girdi kadınlarda içinde bulundukları döneme göre iki farkı sonuç veriyor.
A) İşime Odaklanıyorum Dönemi
Bu dönemin motivasyonu hayatlarında bir eş olmaksızın/aramaksızın mutluluğu yakalamaktır. Her ne kadar aklınıza ilk gelen bunun bir ayrılık sonrası tepkisi olması olsa da – ki hakkınız büyük – pek çok başka sebebi de olabilir. Gerçekten işe odaklanmak istenmesi de ihtimal dahilinde ancak genelde aşka dair bir kırgınlıktır altta yatan gerçek. Dolayısıyla da bu dört girdinin böyle dönemlerde ortaya çıkış biçimleri erkekler mevzubahis olduğunda onları tiye alan söylemlerdir. Şu şakalar sanki bu dönemler için üretilmiştir:
Erkekler bilgisayar gibidir, sık sık kilitlenir ve hafızaları hiçbir zaman yetmez.
Erkekler; ateş böceği gibidir, eğlendirir ama aydınlatmaz.
Erkeklere, psikanaliz yapmak daha kolaydır çünkü hiç çıkmadıkları çocukluklarına dönmeleri gerekmez.
Erkekler uzaktan kumanda aleti gibidirler. Basit, kullanımı kolay ve genellikle televizyonun yakınında uzanmış durumda.
……… sürer gider……….
B) Artık Aşka Hazırım Dönemi
Bu dönem daha ziyade bahara denk gelir gibidir. Evvelki yaraların üstü kapanmış, ruhani bakım yapılmış, tamlık hissi geri kazanılmış ve bunu kabartması için erkeklere yeniden ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Uzun kuluçka döneminden sonra ortaya çıkan bu yavru duygular muhatabını bulmak için sabrını kaybetmiştir. Dolayısıyla karşılarına çıkan ilk/her/çoğu erkekle yeniden yola koyulmak için ikna akımını başlatır. Bu kısım, aşka hazır bir hanım kalbi ile potansiyel bir bey karşı karşıya geldiğinde, kadın zihninin çılgınca işaretlere odaklandığı ve her şeyi asık suratlı bir Çingene falcı gibi kendisine yorduğu döneme denk gelir. Ve onlardan bahsederken bir anaç tavuğun dile geldiğini duyarız adeta. Bize ne anlatıyordur sizce ?
Erkekler doğası gereği duyguları konusunda daha sade düşünür. Bu bakımdan duygularını belli etmekte kadınlar gibi değildir.
Duygularını açık edebilmeleri için yardımcı olmalı, onlara yol yapmalı yeri geldiğinde.
Erkekler ilgilerini bizim beklediğimiz biçimde gösteremeyebilirler. Sevgi ve ilgisini göstermek için başka yollar da var. Doğru anlamalı kimi hareketleri.
………sürer gider………
Hem de ne çözümlemelerle. Öyle ki sanabiliriz ki erkeklerin çözülmedik yedi katlı, karmaşık mı karmaşık bir işaret dilleri var ki aman aman!
Bir İhtimal Daha Var: Kendime Odaklanıyorum Dönemi
Hanımlar şimdi kendimize bir dakika verelim ve sakinleşelim.
Şimdi hafif bir müzik eşliğinde – ama Kenny G değil! – şunu tekrar edelim:
“Aşk bu kadar karmaşık değil”
Gerçekten değil. Çünkü kafanızı karıştıran tüm dış müdahale ve çerçevelerden arınıp kalbinize döndüğünüzde her şey nettir. Ne hissettiğiniz ve karşılık alıp almadığınız. Çünkü bir konuda haklısınız; iş duygusal yaşama geldiğinde erkekler o kadar da komplike irdeleme yapısına sahip değiller. Aradığınız karşılık, aradığınız aşk, aradığınız ilgi, beklediğiniz kişiden
ya geliyordur ya gelmiyordur.
Herkesin sebepleri var. Erkeklerin de… Ama bu sonucu değiştirmez. Tüm şartlar uygun olsa da bazen, olmuyor olabilir. Yahut tam aksine tüm şartlar size karşıysa, yine de bir şeylerin var olduğuna inanıyorsanız ve size gelmeyen her neyse onu bu koşullara bağlıyorsanız, üzülerek tekrar etmek zorundayız. Aranızdaki o her neyse ya geliyordur ya gelmiyordur ve siz bunu görebilirsiniz. Aklınızı karıştıracak etkenleri sıyırıp atın kafanızdan, gerçek tüm çıplaklığıyla sizin kalbinizde yatıyor zaten.
Süreç çetrefilli de olsa bir erkek eğer sizi görmek istiyorsa, görecektir. Birlikte olmak istiyorsa, bunu siz muhakkak söyleyecektir. Söylemiyorsa o kadar da istemiyor demektir.* Karmaşık olan aşk, koşullar yahut erkekler değil, elinizdeki gerçekle ne yapmak istediğiniz, bunun size neler hissettirdiği ve bundan sonra ne yapacağınıza dair aklınıza yığılan ihtimallerle boğuşmaktır.
Halbuki siz bundan fazlasını hak ediyorsunuz. Masallarla, filmlerle yahut içgüdüsel olarak o an, o her şeyinizle hazır olduğunuz an, bu kişi için doğru olmayabilir. Ama önünüzdeki tek alternatif değil ve zamanlamanın kişisel alınacak bir yanı yok.
Siz bu enerjinizi ve canlılığınızı koruyarak devam etmelisiniz. İster A dönemi ister B, kapatın tüm o dönemleri. Hayatı, duyguları, zihnimizi bölüp parçalamadan, kendimize odalanarak, kendi gerçeğimizle ilerleyerek devam edelim yola. Siz aşka hazırsanız o sizi gelip bulacaktır. Ama kendi zamanında ve kendi yerinde. Yolunu açacağınız biri varsa o aracı olacak kişi değil, aşkın kendisidir. Ona fırsat tanırsanız, kendi zamanında ve yerinde sizi çekinmeksizin içeri buyur edecektir. Yahut henüz hazır değilseniz ona da tamam. O sizi hissedecek ve dikkatinizi ona çevirene kadar sadakatle sizi bekleyecektir.
Tüm bu zamanda tek irdelenecek gerçek, tek irdelenecek kişi sizsiniz. Çünkü bu mesaiye yalnızca siz değersiniz.
*EV ÖDEVİ: Ola ki bahar yorgunluğundan kendimi doğru ifade edememişimdir, anlattıklarımın bir sağlamasını alalım istedim. Bunun için yıldızlı kısımda alıntı yaptığım bir filmi tavsiye ediyorum size. Görenleriniz olmuştur, henüz izlemeyenler için öncelikli ödevdir. Dikkatinize.
‘He’s Just Not That Into You’, Türkiye’deki adıyla ‘Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar’.
Akşam eve gidince kendimize bir kupa kahve, çay, bitki çayı ya da bir kadeh şarap her neyse ondan hazırlayıp ekran karşısına geçiyor ve izliyoruz. Hayatınızda bu rutine dönüş yaşadağınız her seferinde tekrar edebilirsiniz…
* Bu yazı magazin.ekolay.gayet.net için yazılmış ve ilk kez orada yayınlanmıştır.