24.06.2014

Olmadık İşler Peşinde - Yeni Tefrika



İlk ne zaman düştü kalbime bilmiyorum. Dilini hiç bilmediğim, insanını tanımadığım, başladığım yerde olmadığım bir memlekette yaşama sevdası. Çok küçükken orası Paris zannederdim. O kadar küçükken Paris bir ülke, başkenti de Fransa zannederdim. Bir bakıma doğru sayılabilir diye düşünüyorum hala...
Sonra büyüdükçe resmini kaybetti dünya, rengi seçilmez oldu hayalimdeki ülkenin. Hayalimdeki işin belirsizleşmesi gibi. Üniversiteye gelene kadar hayat çok kolaydı. Küçük şehir (Aydın) - tek bir hayal (tiyatrocu olmak), yol planına gerek yok, her şey gayet açık. Sonra üniversite zamanı geldi, hayat seçenekler ve yeni krizler sunmaya başladı. Maraton başladı. Yollar karıştı.
Sonra yollar aldı beni içiçne. Durduğum saniye aklımı aldı. Tek bir konu, tek bir hobi, tek bir iş yoktu, çoktan kaybolmuştu. Bu açlık mıydı yoksa şok muydu? Yolda birini geride bırakmanın şoku. Bir baba mesela. Ben bugün hala, açlık olduğunu düşünüyorum.
Maratonun ilk etabının sonunda yine yeni yollar göründü. Bu defa daha da belirsiz, daha da yeni bir hayat, pek de seçenek sunmadan geliverdi. Tam da hayal ettiğim gibi. Yani sınavda konular beklediğim yerden geldi ama, test beklerken klasik çıktı. Şimdi kara kara ben ne yazsam, nasıl yazsam diye düşünüyorum.
Bu karalamaları da o yüzden dert ediyorum. Belki o görmediğim kapı buradan açılır diye.