22.11.2014

Demiş Delinin Biri... Bulut



Koyu, yüksek, kabararak dörtnala koşan bulutların ardından çıkagelen bir ışık düşün.
O ışığın bir adı olduğunu düşün.
O adın bir yüzü olduğunu düşün.
O yüzden iki gayya kuyusu gözün sana baktığını düşün.
İçine işledi bile şimdiden sesi. Hiç duymadın oysa ki.

Akıp gidiyor zaman, sen de bıçaksırtında peşinden akıyorsun.
Yolun açık olsun.





31.10.2014

Mola! Girdap



Gittiğin yerden döneceksen hiç gitme diyeceğim... Ona da dilim varmıyor.
Gitmek eski sevda, yerleşmiş insanın içine bir kere.

23.07.2014

Demiş Delinin Biri... Uçak

… Sonuç olarak uçaktan baktığında tüm ülkeler, şehirler, nehirler, tarlalar bir. 
Bulutlar da çoğu zaman…

"Ayırmadan rahat edemiyor insan. Her rengi, anı, duyguyu, ismi, millet, görüşü ayıklamak istiyor. Aksi gibi de beri yandan her şeyi, herkesi, her zerreyi kucaklayabilmek istiyor. Kucaklanabilmesini istiyor daha doğrusu. Hangisi doğadan hangisi sonradan? Bana gore fazlasıyla su götürür bir konu. Birşey kesin ki ikisinden birini seçemiyor insan. İkisini de tam yapamıyor üstelik.

Gel gelelim yaşamın kaynağında her şey açık. Çünkü her şey doğaya ait en nihayetinde ve her şey onun dahlinde ayrık birbirinden. Sadece doğayı takip ederek daha bütünsel, daha gerçek, daha sağlıklı bir doğruya varmak mümkün olur mu acaba? İç not: Bu soru retorik değildir.

Bir başka açıdan doğanın da düzenini bozan insan değil mi? Çöp atarak demiyorum, var olarak. Büyük balığın küçüğü yuttuğu, binbir çeşit bizden daha güçlü canlının bulunduğu, türlü felaketini üzeirne salan doğanın eteklerinde binyıllardır süren bir hakimiyet kurarak.  Maalesef ki bu hükmün son sözü her halükarda doğanın, orası kesin. İşte neyini erteliyoruz ben de onu anlamıyorum ya. İnsan dediğinin zekası da aptallığı da hayret veriyor bana."


İkinci not: Şimdi dengeyi karıştıran insanın varlığı da doğanın bir parçası deyince, dinamikler biraz daha karışıyor ama elleşme.

24.06.2014

Olmadık İşler Peşinde - Yeni Tefrika



İlk ne zaman düştü kalbime bilmiyorum. Dilini hiç bilmediğim, insanını tanımadığım, başladığım yerde olmadığım bir memlekette yaşama sevdası. Çok küçükken orası Paris zannederdim. O kadar küçükken Paris bir ülke, başkenti de Fransa zannederdim. Bir bakıma doğru sayılabilir diye düşünüyorum hala...
Sonra büyüdükçe resmini kaybetti dünya, rengi seçilmez oldu hayalimdeki ülkenin. Hayalimdeki işin belirsizleşmesi gibi. Üniversiteye gelene kadar hayat çok kolaydı. Küçük şehir (Aydın) - tek bir hayal (tiyatrocu olmak), yol planına gerek yok, her şey gayet açık. Sonra üniversite zamanı geldi, hayat seçenekler ve yeni krizler sunmaya başladı. Maraton başladı. Yollar karıştı.
Sonra yollar aldı beni içiçne. Durduğum saniye aklımı aldı. Tek bir konu, tek bir hobi, tek bir iş yoktu, çoktan kaybolmuştu. Bu açlık mıydı yoksa şok muydu? Yolda birini geride bırakmanın şoku. Bir baba mesela. Ben bugün hala, açlık olduğunu düşünüyorum.
Maratonun ilk etabının sonunda yine yeni yollar göründü. Bu defa daha da belirsiz, daha da yeni bir hayat, pek de seçenek sunmadan geliverdi. Tam da hayal ettiğim gibi. Yani sınavda konular beklediğim yerden geldi ama, test beklerken klasik çıktı. Şimdi kara kara ben ne yazsam, nasıl yazsam diye düşünüyorum.
Bu karalamaları da o yüzden dert ediyorum. Belki o görmediğim kapı buradan açılır diye.


26.03.2014

Demiş Delinin Biri… Bitiremediğin İçin


"Bitiremediğin için yenisine başlayamadığın, dolayısıyla da ne yaşarsan, ne kadar yaşarsan yaşa aslında biriktiremediğin tek bir parça hayat.
Eğer bir gün zinciri kırar da son verirsen dahi bitirdiğin nokta çok alakasız… Başladığın yere olan uzaklığın seni bir kez daha savuruyor.
Yine de bu defa yeniden doğabilirsin. 
Belki bu defa, üstelik tüm kaygılarından sıyrılmış, gamsız, hınzır bir çocuk olabilirsin.
Ve kabuklarından / yahut küllerinden yepyeni bir tenle yeniden doğabilirsin.
Bu defa hem sensin hem değilsin. Aydınlık ve neşelisin.
Hatta bu defa başkalarını da mutluluğa ikna edebilir, yanına çekebilirsin…"

*Photo by Zsold Zsigmond