21.09.2012

Enfes: Bir Taşla İki Kuş

Oradalar, biliyorsunuz, biliyoruz... sonra?

Hayatın birçok noktasında olduğum gibi sanatta da huysuzumdur. Hele ki tiyatroda. Hele ki mevzu bahis acı gerçeklerse. Çünkü anlatılacak şey birilerinin acısı ise, sizin onu ifade etmenizle, başkalarının acısını alkış için peşkeş çekmeniz arasında çok ince bir çizgi vardır.

Ama şimdi ben size uzun uzun duygularımı, beklentilerimi anlatsam ne önemi var. Önemli olan biri o çizgiyi görmüş, anlamış ve çekmiş. Ve çizginin iyi tarafında hepimizin bilip de görmezden geldiği o konuyu resmetmiş. / Çünkü kimsenin söylemediğini ben söyleyeyim. GÖRSEN NE OLACAK? Yok bilmek önemli de, acıyı paylaşmak da goy goy. İnanmıyorum ben bu palavralara. Yetemediğimi bilmek acıtıyorsa evet bilmesi daha ağır geliyor. Bilip de yetemeyeceksem bilmek daha erdemli değil daha kaypak geliyor. /

Ama uzun süreden beri ilk defa bir şey oldu. Biri bana bir şey anlattı. İçinde merak ettiklerim, bilmediklerim ve hiç merak etmediklerim de vardı. Ama onlar anlattı, ben dinledim. Kimse kimseye saldırmadı, kimse kimseyi hayattan çıkarıp fil dişinden çerçeveye sokmaya çalışmadı. O yüzden de adam gibi dinledik, adam gibi anladık ve kimse bir şey yapmayı beklemedi. Ama biz bekledik kendimizden. Biz ya da ben uzun süredir ilk defa uykusuz bırakıldığım için kızmadım. Çünkü oyun gibi, metin gibi, hayat gibi bunda da 'yapma' yoktu. 

Her şey kendiliğinden oldu.

Sonunda birileri ne yaptığını biliyordu.


 - 0 -

Bu haftanın bir başka enfesi Mira'dan. Ayda Kahvaltı albümü çıkalı çok oldu ama dinlemek benim için bu haftaya kısmetmiş. Bir An adlı parçasını oyundan önce, aşağıdakini ise sonra dinlemelisiniz. Ama biliyorum ki siz şimdi tersini yapacaksınız ;) Yine de oyundan sonra bir daha dinleyin, beni o zaman anlayacaksınız.







Hiç yorum yok: