22.08.2011

Enfes: Serendipity

Tesadüfen keşfettiğim John Cusack'se,
                  oyunu tadında bırakır, hayata dalarım!

Muhtemelen yaklaşık 4-5 yıl evvel, beni çok iyi tanıyan bir arkadaşım tavsiye etti. Önce senelerce filmi bulamadım. Hayır torrent'i denemedim, evet ben internet özürlüyüm, evet bunu yapabilecek arkadaşlarım vardı, istedim ama ikimizin de bunu hatırladığı anı denk getiremedik... Böyle sürüp giderken bir gün olmadık bir çiftin ziyaretinin ardından Kadıköy'de bir dükkana girdik ve ben - her zamanki gibi - şuursuzca dolaşırken... oradaydı ve bana bakıyordu. Tamamdır! dedim. Vakti gelmiş demek ki, kendi buldu beni, hemen aldım.

Sonra eve gittim ve film izlemek için geç bir saat olmuştu.
Hayır ben gece geç vakte kadar ayık kalıp film izleyebilenlerden değilim. Aslında ben evde bir şey dinleyip izleyebilenlerden değilim ama bu bir başka girişim konusu...

Ama gel gelelim o eşref saati beni uzun bir süre bulamadı. Çünkü yine aynı arkadaşım bu filmi bulduğum dönemin izlemek için uygun olmadığını söyledi. Çünkü garipçe bir ayrılık dönemindeydim ve film zaten takıntılı halime fayda getirmeyecekti ve ona saracaktım. / İdeal arkadaş desteği böyle olsa gerek...

Sonra aylar geçti ve kendimi izlemeye hazır hissettim. Evet ben filmlerden ve etkilerinden korkan biriyim, hayır aslında hiç çıtkırıldım değilimdir. Fakat günlerden o gün filmi bir arkadaşımla izleyecektik ve eve gitmiştik ki dvd oynatıcısının televizyon bağlantısının bozuk olduğunu fark etti. Sonra bulduğum bir dizi çözüm bir dizi sonuçsuzlukla nihayete erdi ve başka bir film izledik.


                                                               'Serendipity'                      Lynne Taetzsch



Ve yine aylar geçti, ben ertelemeye devam ettim. Ta ki bugüne kadar.

Bugün teyzemin geçirdiği mini diş operasyonunu bahane ederek, Ece'nin bana devrettiği spor üyeliğini - bu da bir başka hikaye - başlatmayı bayram sonrasına bırakma kararı alarak ve iş çıkışı çayını uzatmayarak vakitlice eve gelmiştim.
Yemek hazırlığı tadında bir zamanda bitti ve teyzemden film izleme teklifi geldi.
Fırsat bu fırsat dedim ve Serendipity oynatıcıda yerini aldı. (O an telefonum çaldı ve Jelibon önceden sözleştiğimiz kahve için beni aradı ve ben reddettim. Üzgünüm Jeli'cim ama artık izleme vaktim gelmişti...)

Louis Armstrong'la başlayan hiçbir film kötü olamaz! (Lütfen beni çürütmek için zahmete girmeyin, zihnen bile... Derin bir nefes alıp bunun alelade bir yazı olduğunu hatırlayarak kendinizi akışa bırakın... İşte böyle...) Ve ben de filme bıraktım...




SONUÇ: Hayalkırıklığı değil, bir sevinç patlaması da değil... Belki büyük beklenti, belki uzun sürmesinden... Ne bileyim... Güzeldi işte. 

Belki takıntıda kızın aynısı olmamdan ama o zaman eski heyecanlarıma kapılmam gerekmez miydi? Belki - dilim varmıyor ama - gerçekten yaş ilerlemesi böyle birşey...

Ya da sadece alışkanlık. Obsesif arayışımın yarattığı duygusal alışkanlık. Bir nevi ruhumda romantik komedilerin yastık izi oluştu belki. Yeri belli ve eski heyecanı, yer arayışını ve yerleşimini yaşamıyorum o yüzden. Kim bilir?

Ya da sadece teyit almakla aklımı kaybetmiş olduğumdan bu sakinlik. İşaretler çılgınca bir yoğunluk içerisinde üzerime yağıyor son 4 aydır ama kendisi gelmiyor. Belki bu sadece fırtına öncesi sessizlikten.

Ama sanki benim serendipity yolculuğum daha çok şuna benziyor:



SON NOTLAR:

  • Kate Beckinsale çok güzelmiş, kabul.
  • New York'um geldi.
  • John Cusack sizce de 90'ların Ted'i değil mi yahu?! Bir geç keşif daha kendisi...
Bravo ZNS, çizginden şaşmıyorsun...




Bu arada torrent, dvd vs bir yana, senelerdir youtube'daymış meğer :S Benim gibi acı çekmeden izlemek isteyenlere işte başlangıcı. Devamı size kalmış...



Hiç yorum yok: