26.03.2012

Başka Başka... Hiii! Ne Dedi!



Haydi dürüstçe söyleyelim, o gitti şimdi, bizi duyamaz.
İçinizdeki hangi ‘B’yi tehdit altında hissettiniz?


‘Seni seviyorum’ demek yoldan emin olmadığınızda son çıkışı kaçırmak gibi...


Sinemada bir öpüşme sahnesinde yahut yoldan geçen biri küfrettiğinde ortamda bir çocuk varsa illa ki şahit olmuşsunuzdur bu tepkiye.

Ve bir gün büyüdüğünüzde, hiç düşünmediğiniz anda, ağzınızdan değil belki ama zihninizden bu sözler yine dökülüverir. Bembeyaz kesilmiş ve kifayetsiz kalmışsınızdır. Neden olabilir sizce?

Niyesini henüz anlayabilmiş değilim ama ne zamanını biliyorum. Beklemediğiniz bir anda sevgiliniz/sevdiğiniz/sevildiğiniz/belki henüz başlayan/belki uzun süredir var olan insan söyledi. Ne dedi?

“Seni seviyorum”

Belki çoğu insanın duymak için çırpındığı sözler bunlar. Ama sizin için erken ya da ne bileyim zamansız oldu sanki biraz. Böyle olmaması gerekiyor, x zaman geçmeden yahut y fazına gelmeden ne olursa olsun söylenmemeli. Ama hangi zamanlar onlar? Hangi noktada kim koydu bu kuralı? Biz niye ayak uyduruyoruz? Nedir içimizdeki çığlığı koparan? İçinizde bir flaş gibi çakan ve sizi duraklatan hisler ne? Haydi dürüstçe söyleyelim, o gitti şimdi, bizi duyamaz. İçinizdeki hangi ‘B’yi tehdit altında hissettiniz?


a) Bağımsızlık – Şimdi karşılık verdiğimde bir bağlılık yemini etmiş gibi olacağım, bunu yapacağım ve her şey bitmiş olacak.


b) Belirsizlik – Şimdi bir cevap vereceğim ve aslında koşullarını ve süresini bilmediğim bir kontratı imzalamış olacağım.


c) Bariyer – Bu sınırı aşmak oldu biraz… Henüz ‘oraya’ gelmedik.


d) Berraklık – Bu sözle birlikte her şey yeniden yorumlanıyor olacak, çünkü artık her şey net.


Şimdi sizden birşey rica edeceğim, hepimizden… Lütfen saçmalamayalım. Bunun bunlardan çok daha sade ve ortak sebebi şu; ‘seni seviyorum’ demek yoldan emin olmadığınızda son çıkışı kaçırmak gibi. Bu korku yersiz ve yapay. Gerçekçi bile değil üstelik. Yirminci yüzyılın son döneminde metropollerde inşa edilen ve ancak şu kadar olgun bir tepki:


“Haydi şimdi el ele tutuşup gözlerimizi kapar ve orada bir köpek yokmuş gibi davranırsak o da olmaz bir süre sonra.”


Siz bir şeylerden emin olmadıkça, yaşananlar ne olursa olsun bu söylenmediğinde, köprüden önceki son çıkış hep önünüzde sadıkça sizi bekliyor olacak mı yani? Bir insanla birlikteyseniz ve yaşanmışlık biriktiriyorsanız, henüz bunu söylemiyorsunuz diye gittiğinizde üzülmez mi gerçekten? Ya da gerçekten ne kadar ilerlerseniz ilerleyin, istediğiniz anda fütursuzca o son çıkışa sapma hakkınız baki mi? Ya da söyledikten sonra yok mu böyle bir hakkınız?


Tekrar ediyorum, saçmalamayalım. Bunun tabii ki bir cevabı yok. Çünkü ‘seni seviyorum’ cümlesi bir vaat değil, duygu teşkil eder. Bugün var olduğu gibi yarın olmayabilir de ve bu söyleyen ve söylenen her iki taraf için de geçerlidir. Bir şeyler yaşanıyorsa ve içinizden geliyorsa alelade iki kelimeyi tabulamayın lütfen. Ha korkunun sebebi aslında sevmemenizse, artık karşı tarafı oyalamayalım. O da zaten belli ki yemeyecek bir süre sonra.


Şimdi konuştuklarımızın teyidini almak için usulen bir kez daha bunun niye bir kriz teşkil etmesi gerektiğini sormayacağım, çünkü dinlemek yerine size unutturmak isterim. Kavga çıkar. Üzülürüm.


* Bu yazı magazin.ekolay.gayet.net için yazılmış ve ilk kez orada yayınlanmıştır.
** Çizimler için Erinç Kargan'a sonsuz teşekürrr :) 






Hiç yorum yok: