2.07.2012

Taze Taze: Londra - 1

BUGÜN 1. GÜN - dün saylanmaz, gece geldim. 


Ben bu yeşillimi görünce eve gelmiş gibi oloorum mori!

Ben boğa burcuyum, ben rahat etmek için dünyanın en yakışıklı prensini topuğumla yataktan iteleyebilir, o canım pembe elbiseyi sarı penyeyle değiştirebilirim. Londra'da 3 hostel, bir evde kaldım. Dolabı olmamasına ve ortak duşlara rağmen bunu tercih ediyorsam bana güvenin. Hostelde önem sıralaması arayanlar buraya!

1) Temizlik - güvenlik / İkisi de evladım gibi ayıramıyorum...
2) Konum
3) Ortam - ki bunu da çok takmayın, eğer hostelde ortak alan kuşu değilseniz tabii...

Bunun dışındaki her şey lükstür, iyidir hoştur ama yokluğu halledilir. Tabii temizlik göreceli biliyorsunuz. Benim için farenin ve lekenin olmadığı ortamlar temiz olma ihtimali yüksek yerlerdir. "Gözümle görmüyorsam temiz olduğuna inanırım" ruhu size çok uzaksa siz seyahate zengin olup çıkın derim :D 


odada en sevdiğim köşe :)


Ama algımın genişliği sizi korkutmasın, burası hiç de fena değildir gerçekten. (Ama siz yeterince rahat değilseniz kahvaltıyı dışarıda yapmayı tercih edin... Mesela Holborn istasyonundan çıkışta sola yürüyüp 10 metre içinde solda göreceğiniz The Shkespeare's Head. Fiyat - performans oldukça başarılı, tecrübeyle sabittir. Bu arada burası tek bir yerde yok, bir zincir. Sizin kaldığınız yere yakın bir başkası da olabilir.)

Odamın penceresinden...

Akşam odama yerleştikten sonra usulca sızdım. Sabahsa kalkışım kapıyla orta kat yatağın -ranzalar 3 katlı da :S - merdivenine çarpmamla muhteşem oldu. Üstelik bunu 3 kere yaptım. - saat olmuş akşam 11, hala da yapıyorum. Geniş bir kahvaltı ve planlanma çabasıyla kendimi sonunda bir kafe bulup yayılmak üzere metroya giriş yaparken buldum. Bir omzumda ne kadar taranacak kitap broşür varsa tıktığım çantam, öbür omzumda laptop çantam, kemiklerimi mahkum edeceğim ağrıyı bilerek yollara koyuldum. 


Heddon Street


Gelgelelim oldukça eski Cartoville'in ballandırarak anlattığı Heddon Caddesi'ndeki Momo adlı fırınla kafe karışımı yeri bulamadım. E oldu olacak şu Brewer Caddesi'ne kıvrılayım da belki Madame Jojo'yu bulurum dedim. Buldum da... Ama tabii ki eşşek kadar caddenin en sonunda. Yine programından bir halt anlamayarak bari Picadilly Circus'ta aklımı çelen müzikal gişesinin ekmeğini Leicester Meydanı'nda TKTS gişesine yedirmek üzere adımlarımı sıklaştırdım. Şu dillendirilen Shrek nasılmışbir göreli dedim. Saat 15.00'a bilet aldım.


Önümde tam 4 saat vardı. E buralara gelmişken Charing Cross'u baştan sona geçeyim dedim. Ancak işler sandığım gibi gitmeyecekti...


- devamı gelecek -

Hiç yorum yok: