26.09.2011

Paris Tefrikaları - 1

ZNS Paris'ten bildirdi!
                                          Hatta üstünden de bir zaman geçti...



PARİS'TE İLK GÜN

Mayıs sonu apar topar kendimi attığım uçakla alabildiğine heyecansız çıktığım bir yolculuktu bu. Halbuki belki kendimi bildim bileli buraya gitmek istemiştim. Bu heyecanımı zamanın bilmediğim bir noktasında kaybetmişim işte, ama her şey hazırdı, sabitlenmiştim yani, e gitmemek olmazdı.

Uçaktan inip kendimi önce senelerdir orada yaşayan, 3 kere girişimde bulunup da bir türlü gitmeyi başaramadığım arkadaşıma - j'etem diyelim :) - uğradım. Bunca sene sonra başarmışken bavulmuş, hostelmiş bekleyemezdim! Sade konseri için gittiği Münih'te başladığı on günlük gezisinin son ayağını burada benimle tamamlayan hanım arkadaşımızı da unutmamak gerek tabii. O da bir gece önceden buraya gelmiş, beni karşılıyordu. J'etem'in seneler evvel ilk taşındığında bilgisayarın kamerasından tur attırdığı bu minik stüdyosunun tam ortasında duruyordum sonunda. Monmartre yakınlarında bir Hint mahallesinde çatı katında yaşayan j'etem'in evinin tek ve büyücek penceresinden Sacre Coeur görünüyordu.



Beni çok iyi tanıyan j'etem biraz soluklanır soluklanmaz  ilk iş bizi sokağa çıkardı ve küçük bir Monmartre turu attırdı. Tatlı evlerin ve binaların arasından geçip açlıktan ölmeden bizi şeker bir bistroya oturttu. Paris'in pahasıyla burada tanıştık diyelim! Limonata yerine de alenen Sprite getirdiler ama biz halimizden ve tok midemizden çok memnunduk. Kahvesiz yemek benim için öksüzdür. Öksüz midelerimizi tamama erdirmek üzere gezide klişeleri seven son insanlardan olduğum için artık Amelie'nin kafesi tabir edilen Café des Deux Moulin'de (İki Değirmen anlamına geliyor imiş) geçtik.

Burada çok heyecan verici bir şey oldu! Dünyanın en yaşlı adamını gördük. Saniyede bir adımdan daha yavaş geçen yürüteçli bu yaşlı amcayı son derece süslü bir hanım teyze destekliyordu bir yandan. Ama daha çarpıcısını söyleyeyim mi? Ben bu adamın fotoğrafını çekemedim, çünkü kaçırdım! Konu yetenekse herkesle yarışabilirim bazen!

İşte o melun kaçırış anı ve amcacığın tek fotoğrafı

Buralara gelmişken Moulin Rouge'a uğramamak olmazdı. Müzikalini sevsek de revü tatil bütçemin ilk seferinde yer almıyordu. Göz atmakla yetindik bu defa. Bu turu nihayete erdirmenin ardından hostelimiz Blue Planet'a geçtik. Hızlı bir yerleşmenin ardından, güzel bir akşam turuna hazırdık...

Burası Moulin Rouge'un kendisi değil dükkanıdır, belirtelim...

(Devamı gelecek...)

Hiç yorum yok: