28.09.2011

Paris Tefrikaları - 3


"Bugün büyük gün, çünkü büyük tur var, Eyfel'i görecük!"

PARİS'TE İKİNCİ GÜN - 1

Sabah kalktığımızda odamızda üçüncü kişi olan arkadaşımız da bizle uyandı. Etrafına şöyle bir boş boş baktı, önüne döndü gerindi. Sonra yine bize baktı ve günaydın dedi.

Konuşmanın devamını sıkıcı olmamak adına atlayıp, o gün için bir programı olmadığını öğrendiğimiz noktaya geliyoruz. Sonuç olarak Türk annesi geni bir yerlerde tohumlanmış olacak ki, bize katılmasını teklif ettim. Harita ve programımız olduğuna göre bir kişiye daha yer açılabilirdi. Önden uyarmak lazım; ben yurtdışında bir androide dönüşüyorum! Gerçi uyarsam dahi yine de şaşkınlık yaratabiliyor.

ROTA: Tour Eiffel, Trocadero, Arc Du Triomph, Champs Elysées (yol üzerinde Ladurée), Place de la Concorde, Jardin des Tuileries (parkta bir kahve bizden), Ile de la Cité, Notre Dames de Paris, Shakespeare & Co.


Hostelimizden çıktık ve ülkeyi terk edene dek defalarca içinden geçeceğimiz Gare de Lyon metrosuna indik. İlk hedefimiz Tour Eiffel. Zaman içindeki deneyimlerim, gidilmesi kesin olan yerlerin en baş sıraya konması, assolist gibi sona saklanmaması yönünde eğitti beni. O son hiç denk gelmeyebilir sonra çünkü...

Jess'le foto arkası

Bol bol fotoğraf çektikten sonra, yağmurlu havaya ve uzayıp giden kuyruğa bakıp, sıra beklemeye değmeyeceğine karar verdik. Eyfel'e çıkmayı kendi adıma gelecekteki romantik eşime ayırıp, Trocadero'ya doğru devam ettik.


'Su Yolu'ndaki
'Şarap Müzesi' için
vaktimiz yoktu,
devam ettik...





Eyfel'den bir köprüyle öbür yakaya bağlanıp, bu zürafa kuleyi karşıdan bir görebilmek için tırmandığımız meydanda bir anda zenciler sardı her yanımızı. Gözlük satanlar, anahtarlık satanlar, kartpostal satanlar...



Manzara o kadar güzeldi ki bir müddet mola vermeden geçemedik. O posterlerden almamak da inanın çok zor oldu!

Dikkat! Anahtarlıkları en ucuza biz Eyfel'in dibinden bulduk, 6'sı 1 Öro idi. Bilginize.

Bu manzaraya bizi yolda idare edecek kadar doyduktan sonra, ısrarcı siyahi kardeşlerimizin arasından sıyrılarak Avenue Kleber'den Arc du Triomph'a doğru yollandık. Kleber caddesi üzerinde üç kere kahve molasına yeltenir gibi olduysak da bunu Champs Elysées'ye saklamaya karar verdik.
Aaaaaa filmcilerrrr, filmcilerrr!

Fonda görünen pastaneyi de atlattıktan sonra yeme-içme faslını bir müddet unutmayı başardık. Kısa görünen ama bitmek bilmeyen yol sonunda bizi önceden yüz defa resmini görmüş olsak da görkemiyle heyecanlandıran Zafer Takı'na çıkardı.

Çünkü sevindirik poz bir turist olmanın gereğidir!


Arc du Triomph'a varmanın bir diğer güzel yanı daha vardı. Arc du Triomph'a varmışsanız, Champs Elysées'ye varmışsınız demektir. Yani yemeğe çok az kaldı! - İçimdeki düz adamla sizi hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim. Bu özür az sonraki hareketimiz için de geçerli. Çünkü yemeği koskoca Champs Elysées üzerinde McDonalds'da yedik.

Durun, açıklayabilirim!

Mücevhere meraklı olun olmayın,
Cartier'yi görür görmez dilinizden bir dua akıp gidiveriyor vallahi!

Şöyle açıklayayım; çok açtık, her yer çok pahalıydı, çok ama çok açtık! Ve yanılmıştık!
Sanmıştık ki McDonalds dünyanın her yerinde fast food kategorisine dahil. Bir şey diyeyim mi? O dediğiniz yalanın daniskası olur!
Dünyanın en yavaş McDonalds'ını mı görmek istiyorsunuz Paris'te herhangi birine gitmeniz yeterli. - evet ders almıyorum, 2 ayrı şubesine daha gittim...yurtdışında McDonalds'a gitmeyi ayrıca konuşuruz, oralara hele hiç girmeyelim - Ama sonunda bükük bardak veriyordu en azından :S


Sırada Ne Var? Ladurée, Place de la Concorde, Jardin Des Tuileries, Ile de la Cité, Notre Dames de Paris, Shakespeare & Co. 

Hiç yorum yok: